Kategoriler
Bildiri

Yeni Bir Cumhuriyet’e Doğru: Uluslararası İlişkiler ve Savunma Raporu

Uluslararası İlişkiler ve Savunma Komisyonu

Ekin Oyan Altuntaş,
Engin Solakoğlu,
Murad Akad,
Mustafa Türkeş,
Tolgahan Akdan

Yeni Cumhuriyet’te Dış Politika ve Savunma

Kapitalist Üretim Biçimi ve Emperyalizmin Güncel Durumu

Kapitalist üretim modeli, en basit tanımlamayla, üretim araçlarının mülkiyetine sahip olan sermaye sınıfının emekçi sınıfın ürettiği artı-değere el koyması ve biriken sermayenin kâr maksimizasyonu hedefiyle sürekli ve sınırsız şekilde yeniden sermaye birikimine yatırılmasıdır. Kapitalist döngünün sürekli olarak yeniden üretilebilmesi için emeğin ucuz ve kontrol altında, metalaştırmanın sınırsız, kaynaklara erişimin açık ve yeni mekân ve faaliyetlere yönelik sermaye ihracının kesintisiz olması gereklidir. Emperyalizm, kapitalizmin gelişmiş merkezinden azgelişmiş çevre ülkelere siyasi, iktisadi ve askeri zor yöntemleri kullanılarak sermaye ihraç etmesi ve karşılığında artı-değer (kâr, faiz, borç ödemesi, doğal kaynaklar, nitelikli emek) transferi etmesidir. Emperyalizm, kapitalizmin gelişiminde bir sapma değil onun eşitsiz gelişiminin en üst aşamasıdır. 

Sınıflı toplumların üretim ve bölüşümde sömürüye dayalı eşitsiz, çatışmalı ve hiyerarşik ilişkileri, sınıf içi uzlaşılara ve sınıflar arası mücadelelere yol açmaktadır. Uluslararası eşitsizliklerin yarattığı hiyerarşi ve bağımlılık da kapitalist uluslararası düzen içinde emperyalist güç mücadeleleri, işgaller, paylaşım ve vekâlet savaşları, bölgesel çatışmalar, silahlanma yarışı ve nüfuz alanı kavgalarına yol açmaktadır. Emperyalist düzenle bağımlı ilişkiler içinde olan kimi kapitalist devletler, uygun zaman-mekân koşullarında ve emperyalist hiyerarşinin izin verdiği/fayda gördüğü sınırlara kadar göreli ve geçici yayılma alanları elde edebilmekte; fakat bağımlılık ilişkileri sürdüğü ve kapitalist sınıf ittifakları devam ettiği sürece emperyalist düzenden bağımsız politikalar üretememektedir. 

Kapitalist üretim modeli iç çelişkilerine bağlı olarak sürekli olarak iktisadi, siyasi ve toplumsal krizler yaratma eğilimindedir. Kapitalizmin 1970’lerde başlayan yapısal krizi ve bu krizi aşmak için ABD-İngiltere öncülüğünde kapitalist merkez ülkelerce uygulamaya konulan sermaye yanlısı neoliberal birikim modeli ve stratejilerinin, 2000’li yıllarla birlikte kapitalizmin artan çelişkileri ve hegemonik hiyerarşiye ilişkin rekabetleri keskinleşmiş, emperyalizm içi gerginlikleri giderme kapasitesi iyice zayıflamıştır. Küresel rekabette ABD, Rusya, Çin ve Avrupalı güçlerin yeni arayışlara girmesiyle dünyamız tehlikeli boyutlara varabilecek bir savaş ortamına doğru sürüklenmeye başlamıştır. 

Kapitalizm bir an önce ortadan kaldırılmadığı takdirde insanlığın sonunu getirecektir.

Emperyalist Düzenin Çarkları İçinde Dış Politika ve Savunma Alanında Bocalayan Türkiye

Kurtuluş Savaşı’nın öncü kadrolarının dünya görüşü ve toplumsal dayanakları, yeni cumhuriyet ve ulusal kalkınma olanaklarını kapitalist sistem içerisinde aramaya itmiştir. Anti-emperyalist bir mücadele sonunda kurulan yeni cumhuriyet, siyasi ve iktisadi bağımsızlık temelli bir dış politika yaklaşımı geliştirmiş ve emperyalist pazarlık ve ittifaklara taraf olmaktan kaçınmıştır. Bu bağımsızlık eğilimi, Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Batı emperyalizminin iktisadi, finansal, savunma ve güvenlik alanlarındaki örgütlü yapısına katılarak egemenlik haklarını sınırlandırmasıyla ortadan kalkmıştır. Kapitalist düzene sıkıca eklemlenmiş iktisadi yapısı ile emperyalist ittifakın örgütlü bir üyesi olan Türkiye, giderek çok daha bağımlı bir ülke haline gelmiştir.

Kapitalist-emperyalist gerilim ve paylaşım mücadelelerinin Ortadoğu, Kafkasya ve Doğu Akdeniz gibi bölgelerde artarak hızlandığı günümüzde Türkiye bu bölgelerde yaşanan gerilimlerin hepsine doğrudan ve dolaylı yollarla taraf olmuş durumdadır. Türkiye’nin bu sorunlara taraf olmasının temel sebebi anti-emperyalist ilkeler veya halkın çıkarını korumak değildir. Küresel rekabette silahlı müdahalelerini arttıran ve değişken ittifak ilişkileri geliştiren emperyalist düzenin yaşadığı hegemonya krizi, kendisine bağımlı Türkiye’ye bölge coğrafyasında göreli ve geçici yayılma imkânları tanımıştır. Askeri, ekonomik ve siyasi müdahalelerle egemenlik sınırları dışına yayılma ve bölgesinde neoliberal Yeni-Osmanlıcı ve İhvancı bir hegemonya inşa etme hevesinde olan AKP yönetimindeki iktidar bloğu ile yayılmacılığı destekleyen irili ufaklı tekelci sermaye fraksiyonlarının çıkarları örtüşmüştür. Buna ek olarak, güvenlikçi ve yayılmacı-militarist milliyetçiliğe dayalı bir dış politika, neoliberal-otokratik İslamcı bir rejim inşa etme sürecinde olan AKP iktidarının birikim modeli krizine bağlı olarak derinleşen ekonomik-toplumsal buhran döneminde azalan toplumsal rızayı-meşruiyeti (emekçi sınıfların kontrolü) yeniden üretmek ve muhalefeti hizaya çekmek aracı olarak kullanılmaktadır. Meclis içi muhalefet ise, çizilen bu çerçevenin dışına çıkmamayı tercih etmektedir. Bu muhalefeti oluşturan partilerin bir bölümü bazı konularda farklı tutum alsalar da emperyalist sistemin belirlediği kuralları kabullenmektedirler. 

Türkiye halkının öncelikli ihtiyacı bu sarmalın kırılmasıdır.

Yeni Cumhuriyet’in Uluslararası İlişkiler ve Savunma İlkeleri

Yukarıda tanımlanan dış politika, halkın değil, yalnızca sermaye sınıfının çıkarlarına hizmet etmektedir. Halkın, emekçilerin yararına bir dış politika oluşturulması, ancak yeni bir cumhuriyette gerçekleştirilebilir. Bu politikanın ilkeleri aşağıdaki gibi tanımlanmalıdır.

Bağımsız Dış Politika: Yeni Cumhuriyet‘in uluslararası ilişkileri, belirli bir sınıfın ve iktidar bloğunun kendi öznel çıkarlarını “ulusal çıkar” olarak sunacağı bir baskılama ve iç meşruiyet üretme aracı olmayacaktır. Dış politikaya ilişkin kararlar etnik, dinsel, tarihsel, kültürel yakınlıklar veya örgütsel ilişkiler temelinde alınmayacak ve “sınıflar üstü,” “siyaset üstü” ve “eleştirilemez” olarak kabul edilmeyecektir. Dış politikanın temel hedefi halkların çıkarı adına emperyalist düzenden bağımsız kararlar almaktır. 

Emperyalist Çekişmelerden Uzak Kalmak: Sermaye sınıfının ve uluslararası tekellerin menfaati adına hareket eden emperyalist devletlerin ekonomik-siyasi-askeri çıkar alanlarına yönelik çekişmelerinin, uzlaşılarının ve ittifaklarının dışında yer alınacak; jeopolitik çekişmelere ve nüfuz alanları kavgalarına çıraklık yapılmayacak, bunların ortaya çıkmaması için mücadele edilecektir. 

Halklar Arası Dayanışma Örgütleri: Yeni Cumhuriyet kapitalist-emperyalist düzenin sömürü-bağımlılık ilişkisini ve hiyerarşisini yeniden üreten NATO ve benzeri emperyalist oluşumlardan çıkacak ve bu tür oluşumların ortadan kaldırılması için mücadele edecektir. Yeni Cumhuriyet, emperyalizmin çıkarlarını temsilen oluşturulan ittifaklar sistemi yerine halkların dostça ortaklaşabilecekleri dayanışma kurumları oluşturulmasına öncülük edecektir. 

Barış ve Hakça Paylaşım: Üretim biçimi olarak kârı değil ortak toplumsal ve kamusal yararı önceleyen sosyalist model içinde eşitlik, adalet, özgürlük ve barışın gelişebileceği bir toplum ve dünya düzeninin mümkün olduğu hedefiyle hareket edilecektir. Yeni Cumhuriyet, savaşın değil, barışın, hegemonya arayışının değil, hakça paylaşımın savunucusu olacaktır.

Yurtseverlik, Barış ve Halkların Dostluğu: Yeni Cumhuriyet‘te başka ülkelerin halklarının haklarını tehdit edecek askeri-siyasi eylemlere girişilmeyecek, egemenlik sınırları dışına çıkılmayacak ve halkları birbirine kırdıran güvenlikçi ve milliyetçi söylem ve eylemlerinden uzak durulacaktır. Hâlihazırdaki sınırlar ve sınırları belirlemiş olan tarihsel anlaşmalar tartışmaya açılmayacak ve halkın çıkarlarına hizmet edenin milliyetçilik değil, yurtseverlik, barış ve halkların dostluğu olduğu şiarından hareket edilecektir. 

Ortak Çıkarların Hukuku: Yeni Cumhuriyet‘te uluslararası anlaşmazlıkların çözümünü sağlayacak temel hukuki referans, kapitalist-emperyalist düzen ve başat güçlerinin çıkarlarını meşrulaştırmada bir araç olarak kullanılan mevcut “uluslararası hukuk” değil, halkların ortak çıkarlarına yönelik çözüm üreten yeniden yapılandırılmış bir hukuk modeli olacaktır. 

Silahsızlanma: İnsanlığın ortak çıkarları gereğince oluşturulacak bir uluslararası denetim altında genel ve tam nükleer silahsızlanma sağlanacaktır. Konvansiyonel silahlar sınırlandırılacak, yeni silahların geliştirilmesi ve uzayın silahlandırılması yasaklanacaktır. Yeni Cumhuriyet‘in savunması, savunma sanayii üzerinden çıkar gruplarına kaynak aktarma biçiminde değil, halkın topyekûn katılımı ile sağlanacaktır. 

Kaynakların Hakça Bölüşümü: Kaynakların halklara ve doğal hayatın bileşenlerine ait olduğu gerçeğinden hareketle her türlü kaynağın eşitçe, hakça ve doğaya zarar vermeden bölüşümü ve kullanımı desteklenecektir. Yeni Cumhuriyet, tartışmalı bölgelerde yer alan yeraltı, yerüstü ve deniz kaynakları, uluslararası tekellerin değil, bölge halklarının ortak yararı için kullanılmasını hedefleyecektir.

Direnişe Destek-Faşizme Direnç: Haksızlık, yoksulluk, gericilik ve baskıcılığa karşı ayaklanan ve emperyalizmin saldırısı altında olan halkların mücadelesi desteklenecektir. Emperyalizmle işbirliği yapan ve halkını emperyalist düzene daha da bağımlılaştıran faşist ve gerici iktidarlara karşı açık ve sert bir tutum alınacaktır.

Yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda; 

  • Yeni Cumhuriyet, emperyalizmle işbirliği yapmayan bütün yakın ve uzak komşu ülkelerle dostluk, iyi komşuluk ve dayanışma çerçevesinde emperyalist-kapitalist yapıların dağıtılmasını hedefleyecektir. 
  • Yeni Cumhuriyet’te iktidarı elinde tutan işçi sınıfı, başka ülke işçi sınıfı iktidarları ile tarımda, enerjide, sağlıkta, eğitimde, bilim ve teknolojide, kısacası Yeni Cumhuriyet iktidarını ilgilendiren her alanda birikim ve deneyim paylaşımında bulunacaktır. 
  • Yeni Cumhuriyet’in savunma politikası, zorunlu kalınmadıkça silahlanma ekseninde değil, halkın sisteme olan aidiyeti ve dayanışması ile oluşturulacaktır.
  • Yeni Cumhuriyet hiçbir durumda burjuvazinin ulusal alan içinde kılcal yollar bulup iktidarı etkilemesine ve/veya uluslararası tekellerin komprador burjuvazi üzerinden Yeni Cumhuriyet’e nüfuz etmesine izin vermeyecektir. 
  • Elbette Yeni Cumhuriyet içe kapanık, yalnızlaşmış bir konuma mahkûm edilmeyecek; aksine, Yeni Cumhuriyet uluslararası alanda halklar arası dayanışmaya öncülük edecek, yetkin olduğu alanlarda dünyadaki bütün halklarla dayanışmak için özverili davranmaktan geri durmayacaktır. 

Burjuvazi uluslararası ilişkilerini kendi halkının yanı sıra başka halkları sömürerek sürdürebilirken; Yeni Cumhuriyet kendi halkı ile başka halklar arasındaki ilişkiyi sömürüye değil, dayanışma temeline oturtarak gününü ve geleceğini biçimlendirecektir. 

Yeni Cumhuriyet halkların barış ve dayanışma içinde yaşayabilecekleri yeni bir dünyanın habercisi olacaktır.