YOLA ÇIKARKEN
8 Eylül 2020
Dayanışma Meclisi, Türkiye’de halkın ve emekçilerin varoluş koşullarının iyice ağırlaştığı bir dönemde yola çıkmaktadır. Siyasi rejim, oy tabanı daraldıkça baskılarını yoğunlaştırmakta; muhalefetin her türüne sürekli yeni bahanelerle saldırmaktadır. Bu ortamda, hem güçlü bir sosyalist sola olan gereksinim artmakta hem de solun daha etkin mücadele araçlarıyla dayanışması şart olmaktadır.
Temel bir neden de, Meclis içi muhalefetin gerçek bir seçenek üretmekten uzak oluşudur. Bugünkü yönelişlere bakıldığında bu muhalefetin ve olası ittifak adaylarının, olmayacak bir muhafazakâr/neoliberal/sosyal devlet “sentezi” üzerinde uzlaşarak iktidara yürümeye talip olduğu görülmektedir. Böyle bir “melez devlet” üzerindeki uzlaşının, bazı “köşelerin” törpülenmesiyle yürüyebileceği sanılmaktadır. Oysa, sermayenin sınırsız tahakküm rejimi olan neoliberalizmin benimsenmesi, sosyal ve kamucu bir devleti baştan dışlayıcı niteliktedir. Salt iktidar bloğundan kurtulmaya ve hazırlanacak yeni anayasada kendine yer açmaya odaklanmış siyaset anlayışının da, muhalefet ittifakının çerçevesini kabullenerek dıştan desteğini sürdüreceği anlaşılmaktadır.
Daha fazla hukuk ve mülkiyet güvencesi, daha öngörülebilir ve istikrarlı ekonomik ve uluslararası politikalar peşindeki büyük sermayenin önemli bir bölümünün, böyle bir siyasi dönüşümün arkasında durduğu ve duracağı da kuşku götürmemektedir.
Türkiye’de parlamenter sisteme dönülebilmesi – ki bu, anayasayı değiştirebilecek çoğunluğun elde edilmesine bağlıdır – daha önemlisi yargının bağımsızlığı yönünde adımlar atılabilmesi; yolsuzluk ekonomisinin ve din esaslı bir devlet inşasının kısmen sekteye uğratılabilmesi, bugünkü iç karartıcı koşullardan bakıldığında, kuşkusuz önemli kazanımlar gibi durmaktadır. Ancak bu asgari hedeflerle yetinilmesi, önemli toplumsal dönüşüm taleplerini siyasi gündemden düşürdüğü ölçüde ayakbağına dönüşebilir, toplumsal enerjinin boşa akıtılmasına neden olabilir; emperyalizme karşı ortak bir duruşu gündemden düşürebilir; böylece sermayenin çizdiği çerçevenin aşılamaması anlamına gelir.
İşte Dayanışma Meclisi, böyle bir programın karşısına sınıf ve aydınlanma eksenli sol bir bakış açısının konulması ve bunun toplumun ana tartışma gündemine dönüştürülmesi hedefiyle yola çıkmaktadır. Salgın ortamında işsizliğin, yoksulluğun ve sömürü ilişkilerinin katmerlendiği koşullarda, emekçi kesimleri ve geniş halk muhalefetini ne dinci-otoriter rejimin programına ne de sermayenin güdümündeki sözde dönüşüm programlarına mahkum etmemek için sol içi dayanışmayı güçlendirme hedefiyle işe koyulmaktadır.
Aşağıda imzaları bulunan bir grup aydın, bilim insanı, sanatçı, sendikacı, gazeteci, düzen siyasetine karşı birlikte çözümler üretmek ve toplumla paylaşmak üzere yola çıkmaktadır.
TÜRKİYE’NİN YOLU AYDINLIK OLSUN!