19.08.2022
1982 Anayasasının, kâr amacı gütmeyen vakıflara yükseköğrenim kurumları açma yetkisi vermesinin ardından açılan üniversiteler, başlangıcından itibaren sermaye çıkarları ve piyasa kuralları doğrultusunda hareket eden özel sektör şirketleri benzeri kurumlar olmuşlar, devletten emsali devlet üniversitesi bütçesinin belli bir miktarı destek almaya başlamalarına rağmen bu konumlarını sürdürmüşlerdir.
Gerek Vakıf üniversitelerinde çalışan idari ve akademik emekçilerin ücretleri, çalışma ve istihdam koşulları, gerekse son dönemde gündeme gelen öğrenim ücretlerinde yapılmak istenen fahiş artışlar bu kurumların nasıl birer kâr ve sömürü odaklı sermaye şirketine dönüştüklerinin kanıtıdır. Üstüne kimi zaman bu kurumların devletten öğrenci başına aldıkları destek bazı devlet üniversitelerinin alabildiğinden daha fazla olabilmektedir.
Öte yandan piyasa belirlenimli vakıf üniversiteleri, eğitim hakkı ve eğitimde fırsat eşitliği ilkeleri açısından da son derece sorunludur. Bu üniversitelerin çoğunda, eğitim görebilmek, ülkede yükseköğretime yerleştirme sisteminin koşulu olan YKS sonuçlarına değil, diploma başına belirlenmiş fiyatları karşılayabilecek paraya sahip olup olmamaya bağlıdır.
Bilinmelidir ki, statüleri her ne olursa olsun vakıf üniversiteleri, ülkenin gençlerinin eğitim hakkına el koyma, gelecekleri üzerinde karar alma, öğrencileri üzerinden kâr etme, çalışanlarının emeklerini sömürme ayrıcalığına sahip değillerdir.
Dayanışma Meclisi Eğitim Komisyonu, ülkenin yükseköğrenim alanında yaşanan bu piyasalaşma eğiliminin karşısında ve kamucu, bilimsel, laik ve koşulsuz eğitim hakkı doğrultusunda mücadelede kararlı olduğunu ilan eder.
Dayanışma Meclisi Eğitim Komisyonu