Dayanışma Meclisi 9 Ocak 2021 tarihinde yılın ilk toplantısını gerçekleştirdi. Türkiye siyasetinde güncel konular ve ABD’de yaşanan olaylar üzerine sunular yapıldı ve tartışıldı.
Türkiye’de ve dünyada egemen politikalar karşısında sağlam duracak tek güç emekçilerin örgütlülüğüdür
2020’den 2021 yılına geçerken AKP’nin giderek Türkiye’yi yönetmekte ve sermaye sınıfının tümünü temsil etmekte zorluk çektiği görülüyor.
Yönetme güçlüğünü yenmek için bir yandan giderek otoriterleşirken bir yandan da «reformlardan» bahsettiği izleniyor. AKP’nin bugüne kadarki uygulamaları artık «reform» sözcüğünden olumlu anlamlar çıkarılmasına izin vermiyor.
Emekçi halkın yoksullaşmasının çok açık bir şekilde hissedildiği bugünlerde AKP’nin bütün halkı pandemiye karşı aşılayacak bir hazırlığı ve yeteneği dahi gösteremediği anlaşılıyor. Dağıtım/uygulama aşamasında daha büyük sorunların ortaya çıkacağı şimdiden belli oluyor.
Boğaziçi Üniversitesi gibi liberalleşmeye yatkın bir üniversitede dahi bu kurumun geleneklerine aykırı olarak dışardan yapılan «siyasi» bir rektör ataması krize dönüşebiliyor. Bu rektörün akademik niteliklerinin sorgulanıyor olması krizi büyütüyor.
AKP’nin rektör atamalarında esas aldığı siyasal yandaşlık ölçütüne karşı Boğaziçi Üniversitesi’nden başlayan tepkilerin ülke çapında yankı bulması da, gecikmiş de olsa AKP’nin yükseköğrenime bakışının daha kapsamlı sorgulanmasına yol açabiliyor.
Buna karşılık AKP muhalefet cephesini dağıtmak için yaptığı siyasi girişimlerini arttırıyor, Anayasal normların dışına düşmeyi umursamayarak öğrenci eylemleri dâhil her türlü muhalif çıkışı «terörizm» ile suçlayarak kriminalize etmeye uğraşıyor.
İktidarın muhalefet bloğunun birlikteliğini bozacak hamlelerinin, Boğaziçi Üniversitesi olayları da dâhil olmak üzere etkileri de görülüyor; muhalefet unsurlarından daha akortsuz sesler çıkmasına yol açabiliyor.
ABD’de Kongre’nin Trump yanlısı faşizan bir başıbozuk grup tarafından basılması ise Trump yönetiminde neo-faşizme doğru yönelişleri güçlendirici değil onu şimdilik gündem dışı bırakacak bir nitelik kazanıyor. Buna karşılık, Trump’ın siyasi yaşamını sonlandırırken ABD’de geleceğe taşınacak büyük ve şiddetli bir yarılma potansiyeli bırakıyor.
Kendi içinde bölünmüş olsa dahi önemli bir bölümüyle Trump’ın yükselişine katkıda bulunmuş olan ABD sermaye sınıfı, şimdilik hem sınıf egemenliğini sürdürmek hem merkezden kaçan sınıfları bir arada tutmak hem de ABD hegemonyasını yeniden tesis etmek üzere Biden başkanlığı altında sınıf birliğine yönelebilir. Ama sol radikalleşme eğilimleri gösterebilecek Amerikan muhalefetine karşı her zaman otoriter seçenekleri de masada tutacaktır.
Neoliberalizm-burjuva demokrasisi ilişkisinin artık sürdürülemeyecek boyutlara taşındığını göstermesi bakımından Trump olayı oldukça öğretici olmuştur.
Dayanışma Meclisi Boğaziçi Üniversiteli akademisyen ve öğrencilerle en samimi dayanışma duygularını paylaşırken, bu ülkede tutarlı muhalefet yapmak için bile emekçi sınıflara dayanmak ve bir emekçi cumhuriyetinden yana olmak gerektiğini halkımıza iletmeyi görev bilmektedir.