Sevgili dostlar,
Ülke tarihimizin en zorlu yıllarından birinin ilk aylarını geride bıraktık. 2022 yılı geniş emekçi yığınları için ağır bir yoksullaşma, açlık ve işsizlik getirdi. Geçtiğimiz bu birkaç ay içerisinde açıkça görülmektedir ki düzen siyaseti ekonomik krizin tüm faturasını emekçilere kesme konusunda kararlı bir tutum izlemektedir. İşçi sınıfı içerisinde büyüyen öfke ise kendisini irili ufaklı işçi direnişlerinde göstermeye başladı. Ancak Türkiye burjuvazisi milliyetçiliği ve gericiliği siyasal olarak yönetmekte ustalaşmış bir sınıf olarak alışagelmiş siyaset oyunlarının birini tekrar sahneye koymaya hazırlanmaktadır. Türkiye kapitalizminin bugünkü hedef tahtasında göçmenler bulunmaktadır.
Türkiye burjuvazisi açgözlüdür. Düzen siyaseti sadece işçi sınıfının değil, kadınların haklı öfkesini de kendi siyasal çıkarlarına uyumlu hale getirme gayesindedir. Bir yandan körükledikleri ırkçı saldırganlıkla işçi sınıfının sol siyasetle buluşmasına set çekerken, bir yandan ülke tarihinin ilerici mücadelelerinden birisini bu oyuna dahil etme gayretindedir. Uzun zamandır ayaklarına dolanan kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesini göçmen düşmanlığı üzerinden düzen içine kanalize etmeyi arzulamaktadırlar. Bu açıdan sosyal medyada kadınlara yönelik taciz videoları ile göçmen düşmanlığının eş zamanlı sokulması rastlantı değildir. Güya göçmen gruplar tarafından açılan sahte sosyal medya hesaplarında da halkı galeyana getirecek açıklamalar yapılmaktadır. Kadına yönelik şiddetin bile-isteye devamından yana irade koyan bu düzen, kadınların haklı öfkesini göçmenlere doğrultmak istemektedir. Kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesi göçmenler dahil işçi sınıfının herhangi bir kesimine yönelecek bir saldırının meşrulaştırıcı örtüsü olamaz.
Bugün biz kadınlar biliyoruz ki ırkçılık ve dinci gericilik her daim kadın düşmanlığının ayrılmaz bir parçasıdır. Düzen siyasetinin beslediği ırkçılık ile kadın mücadelesi arasındaki tek ilişki, ırkçılığın ilerici kadın hareketinin ezeli ve ebedi düşmanı olmasıdır.
Kadınların bu konudaki talepleri açıktır. İstanbul Sözleşmesinin iptali kararı ivedilikle geri alınarak derhal uygulamaya sokulmalıdır. Etnik kökeni, dini inancı, vatandaşlık statüsü hiç fark etmeksizin kadınlara karşı her tür taciz, istismar ve şiddet olayı en ağır şekilde cezalandırılmalı; bu tür suçları meşrulaştıran, kışkırtan ve uygulamakla tehdit eden herkes caydırıcı cezalarla yıldırılmalıdır.
Laiklik ülkenin her bir karış toprağında yaşayan, yaşamın her noktasını kapsayan bir ilke olarak yeniden daha güçlü ve sağlam bir şekilde inşa edilmelidir. Devletin göçmen politikaları hemen masaya yatırılmalı, toplumun ihtiyaç ve sorunları çerçevesinde akılcı, barışçıl ve gerçekçi politikalar geliştirilmelidir. Göçmen kadınların yaşadığı tüm sorunlara yönelik kapsamlı politikalar oluşturulmalı ve yaşadıkları her tür şiddete karşı yasal hakları ivedilikle uygulamaya geçmelidir.
Türkiye’nin ilericileri, düzen siyasetinin kirli oyunlarına karşı uyanıktır. Gün sınıf mücadelesini kitleselleştirme, laiklik bayrağını yükseltme ve barış taleplerini en güçlü şekilde haykırma günüdür.
Dayanışma Meclisi
Kadının Toplumsal Eşitliği Komisyonu