Kategoriler
Açıklama

Festival iptallerine neden karşı çıkmalıyız?

17.08.2022

Ülkemiz insanına 12 Eylül’den bu yana dozu giderek artırılarak dayatılan kültürel dönüşüm, AKP hükümetlerinin -bilerek ya da bilmeyerek- yönetememe başarısızlığının üzerini örtmek için ağırlaştırdığı siyasi baskının önemli bir aracı hâline geldi. Siyasal İslam’ı başından beri temel ilke edindiğini defalarca ve açıkça bildirmiş olan AKP kurucu ve izleyici ekibi, toplumu tamamen kendi İslami anlayışları çerçevesi içerisine devlet zoruyla sıkıştırarak halkın faşist baskılara teslim olması hayalleri peşinde koşuyor. Bu ekibin bugün hâlâ büyük bölümü sanki bu çağ dışı ideolojinin sahipleri kendileri değilmiş gibi çöküşü açıkça belli olan AKP ekonomi politikalarının posasından kendilerine zavallıca bir gelecek çıkartma peşindedirler. 

Ardı ardına yaşanan festival, konser, gösteri vb. yasaklarını bu kapsamda görmek gerekiyor: Kendi akıllarına göre radikal bir kültürel dönüşüm! Siyasal -ve akıl- yetersizliklerinin, ekonomik başarısızlıklarının ve her el attıkları konuda açıkça ortaya çıkan cehaletlerinin -din kurallarını yine kendi akıl sınırları içerisinde güncelleyerek- üzerinin örtülme çabası! Sanki ekonomi politikadan bağımsızmış gibi gösterilip artan haksızlıkların, iyiden iyiye açığa çıkan yoksulluğun kadere, nedeni sorgulanamayan yüce takdire bağlanması!.. 

İptal zinciri açık emek düşmanlığını da su yüzüne çıkartıyor. Çünkü iptal edilen organizasyonlar, etkinliklerden geçimini sağlayacak müzik emekçilerinin yanı sıra arka planında görev yapan yüzlerce emekçiyi de işinden ediyor, açlığa sürüklüyor. Ya da emekçileri, açlıkla terbiye edip “İslama daha uygun işlerde” ve “ucuz” ekmek aramaya zorluyor. Bazı etkinlikleri düzenleyenlerin bugüne değin hükümetin siyasal İslam politikalarından nemalanmış sermayedarlar olması da bir şeyi değiştirmiyor. Zaten değiştirmesi de beklenemez; çünkü zarar her zaman emekçinin sırtına yüklenir,  sermayenin kârıysa hep tavan yapar. 

Artık AKP iktidarının kendi siyasal İslam anlayışını dayatan nefretle, kinle gelişen ve yükselen,  geleceği karanlıklara gömeceğini sanan bu cahil cesareti çabalarının karşısına açıkça ve topyekûn dikilmenin zamanıdır. Bu zihniyet, kendi karanlığının kara deliklerinde boğulmaya mahkûm edilmelidir. Çünkü çağcıl değildir, çağını anlamaktan uzaktır; bilimsel vargıları yoktur, bilimden nasibini almamıştır; insanca kardeşliği umursamamaktadır. Çünkü siyasal İslam tuhaf, gereksiz, nefret kusan, tek yanlı bir ideolojidir, insanlık dışıdır. Bu nedenle de düşünceye, eğlenceye; mutlu, özgür, kendine güvenen kişileri görmeye, gelişmiş insan olmaya ve öyle insanlarla yaşamaya tahammülü yoktur.

Biz, Dayanışma Meclisi olarak yaşanan tüm bu baskılara, sindirme girişimlerine karşı, İlim Yayma Cemiyeti gibi yaşanan çağın tamamen dışında kalmış oluşumlara paralel zihniyetler tarafından engellenmeye çalışılan bu etkinliklerin inatla ve mutlaka sürdürülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Karanlık zihniyete teslimiyet bizi her türlü çağcıl, insanca haklardan yoksunluğa taşır; halkın yaşama olan gelecek umudu kırılır. Bu anlayışı ilke olarak benimseyerek ne pahasına olursa olsun savaşıma devam edilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Aydınlık dünyada ancak birer nokta olan bu kara deliklerin hayatın diyalektiğine dayanma durumları zaten yoktur. Ancak faşist baskılara, örgütlü zorun dayatmasına dayanarak ömürlerini uzatabilirler. Bizim sosyalistler olarak yapmamız gereken, hayatı vurulduğu, incitildiği, kırıldığı her yerinden yeniden onarmaya çalışmak; umudun, iyimserliğin ve cesaretin ayakta tutulmasını sağlamak olmalıdır.

Dayanışma Meclisi Kültür Komisyonu