Kategoriler
Açıklama

Halka ve çocuklarına karşı bu saldırı durdurulmalıdır

12 Ocak 2022

Elâzığ’da 20 yaşındaki tıp öğrencisi Enes Kara, ailesinin zoruyla kaldığı tarikat yurdundaki baskılar sonucu intihar etti.

Ailesinden ve tarikattan gördüğü baskıları anlattığı bir video paylaşarak yaşamına son veren Enes Kara’nın babası, “Kaldığı yer güzel insanların kaldığı yer. Orada kalmasını tavsiye ettim. Manevi olarak ahiretine faydası olsun istedim” dedi. Baba, tarikatı koruyor, eyleminden dolayı oğlunu sorumlu tutuyordu.

Enes Kara olayı ülkenin neyle karşı karşıya olduğunu bir kez gözler önüne serdi. Babayı oğluna düşman eden zifiri bir karanlıktayız. Ve bu karanlık iktidara rağmen değil bizzat onun eliyle inşa edilmektedir.

Ancak halk bu karanlığa teslim olmak istemiyor, direniyor. Olayın ardından oluşan geniş toplumsal tepki işte bu direnişin delili. Halk tarikatlar yurtlarını onaylamıyor, kapatılmasını istiyor.

İktidarı ve muhalefeti ile düzen siyasetinin refleksi ise tam tersi yönde. İktidar bu toplumsal tepkinin “din düşmanı solcular”dan kaynaklandığını söylüyor. Muhalefet sessiz. Kendilerine de yönelen toplumsal tepkiyi göğüsleyemeyince yarım ağız açıklamalar yaptılar neden sonra.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bu sessizliği “Gençlerimizle ilgili canımızı yakan olgular söz konusu olunca, paylaşacağımız içeriklerde hepimiz sorumlu davranmak zorundayız. Bana kızanları anlıyorum ama etik sebeplerden dolayı paylaşım yapmayacağım” diyerek gerekçelendirmeye çalıştı. Bu tarz haberleri paylaşmakla ilgili bilimsel makaleler söz konusuydu. Oluşan öfkeyi politik puana döndürme adına, bilimin uyarılarına kulak asmamayı doğru bulmuyordu. Yani olayı sıradan bir intihar vakası olarak ele alıyordu. Oysa CHP Genel Başkanı koltuğuna oturduğu ilk yıllarda Meclis’te intihar eden bir “iş adamı”nın mektubunu okumakta bir beis görmemişti.

Üstelik Enes Kara olayı bir intihar değil taammüden işlenmiş bir cinayet. Ailesinin ve ağına düşürüldüğü tarikatın baskısından bunalan gencecik bir insan ölürken katillerinin ismini yazdı kanıyla duvara.

Sorumluları, birer dini toplama kampı olan tarikat yurtlarına, okullarına izin verenler, göz yumanlar, mazur görenler. Nitekim muhalefet dışında herkes bunun bir siyasi cinayet olduğunun farkında.

Elâzığ’da adı geçen tarikat, Enes Kara’nın eylem yapan arkadaşlarını hedef aldı, haber yapan gazetecileri tehdit etti açıkça. İktidar partisi eleştirileri dine saldırı saydı ve tek kelime etmemiş olmasına rağmen CHP’yi dine saldırmakla suçladı.

İktidar toplumu dinselleştirme politikalarıyla bu tür cinayetler için adım adım yolu döşüyor. 19 yıldır sürdürdüğü politikalarla eğitimi bütünüyle dinselleştiren ve neredeyse Cumhuriyet öncesi durumuna döndüren AKP 1-3 Aralık 2021 tarihlerinde “Cumhurbaşkanının himayesinde” 20. Milli Eğitim Şurası’nı topladı. Toplantının sonuçlarını Dayanışma Meclisi Eğitim Komisyonu yayımladığı bir bildiriyle değerlendirdi. Buna göre AKP iktidarı her şuradan önce, 1995’de çıkarılmış olan “Milli Eğitim Şurası Yönetmeliği”ni değiştirdi. Her yönetmelik değişikliğinde şura üyelerinin daha çok AKP’lilerden ve yandaşlardan oluşmasını sağladı. Tek amacı vardı bu şuranın; eğitimi daha dinselleştirmek ve daha gericileştirmek. Şurada din içerikli seçmeli derslerin arttırılmasını ve bir kısmının zorunlu yapılmasını, Din ve Ahlak Bilgisi dersinin ilkokul birinci sınıftan itibaren verilmesini kararlaştırdılar…

Bu sınırsız dinselleştirmeye, acımasız bir özelleştirme ve eğitimi devlet faaliyeti olmaktan çıkarma eşlik ediyor. Bir yanda tarikatlar var, öte yanda aç gözlü özel okul patronları. Enes Kara’yı ölüme sürükleyen işte bu zifiri karanlığın yarattığı umutsuzluk.

Yoksul halkımızın çocukları ağır bir saldırı altında. Yarattıkları yoksulluğu dinle, yarattıkları ağır dinselliği yoksullukla besliyorlar. Yoksullaştırdıkları ve aklını çaldıkları halkımızın çocuklarını tarikatların kurdukları ağa düşürüyorlar, öldürüyorlar ve karanlığa gömüyorlar.

“Tarikatlar kapatılmalı” diyemeyen, zorunlu din derslerini sineye çeken, bütün kamunun dinselleşmesine “halkımız muhafazakardır” diye boyun eğen bir muhalefetle bu karanlıktan çıkılamayacağı kuşku götürmez.

Dayanışma Meclisi uyarıyor ve bu karanlıkla birlikte mücadele çağrısı yapıyor. Halka ve çocuklarına karşı bu sistemli karartma saldırısı derhal durdurulmalıdır. Bunun ilk adımı da tarikatların kapatılması ve yasaklanması olmalıdır. Tüm özel yurtların devletleştirilmesi adımı da buna eşlik etmelidir.

Dayanışma Meclisi