Kategoriler
Açıklama

Tükenmiş düzenin Körfez’de kurtuluş arayışı sonuç vermeyecektir

10 Aralık 2021

Türkiye emekçileri her yeni günde daha da ağırlaşan kriz ortamına sürüklenmektedir. Bunun temel nedeni AKP’nin Cumhuriyetin birikimlerini tüketmek ve emekçi sınıfları yoksullaştırarak Türkiye’yi ulusal ve uluslararası sermaye için ucuz emek cennetine dönüştürmek dışında bir işlevi bulunmayan politikalarıdır.

AKP’nin izlediği politikalar bütün alanlarda olduğu gibi dış politik alanında da ülkeyi giderek daha derinleşen bunalıma ve itibar kaybına sürüklemektedir. AKP’nin iktidarda kalmayı önceleyen dar iç siyasi hesaplarla attığı her dış politika adımı iktidara yakın sermaye grupları başta olmak üzere sermaye sınıfını beslemekte, bedeli ise halkın sırtına yüklenmektedir.

Katar ile var olan ve BAE ile yeniden başlatılan ilişki esas itibarıyla emperyalizmin Orta-Doğu’daki ikincil taşeronlarıyla muhatap olmak anlamını taşımaktadır.

Trump’tan Biden’e devrolan İbrahim Anlaşmaları’nın son tahlilde Filistin’i feda edip, Körfez emirliklerini İsrail’e bağımlı kılmanın biçimsel ifadesi olduğu bilinmelidir. “İbrahim Anlaşmaları” sonrası “Filistin’e yönelik adım yenilir yutulur bir adım değil. Abu Dabi yönetimiyle özellikle diplomatik ilişkileri askıya almak veyahut da bizim de büyükelçiyi geri çekme gibi bir adımımız olabilir” diyen AKP yönetimi bu kez de kimseyi şaşırtmamış, “üst aklın” uyguladığı yeni bölgesel dinamiklere uyum sağlama sürecini hızlandırmıştır. BAE ile girilen yeni ilişki ve Katar ile imzalanan 15 anlaşma ivme kazandırılan bu sürecin ürünüdür.

Katar ve BAE ile yürütülen temaslar dış politik bir tercih olduğu kadar aynı zamanda AKP düzeninin çarpık ekonomik düzeni sürdürmek için sarıldığı çaresiz bir arayışı simgelemektedir. Söz konusu ilişki, AKP için hiçbir şeyin kendi iktidarının geleceğinden daha önemli olmadığını bir kez daha teyit etmektedir.

Böylesi bir dış politik ilişki tarzı, alabildiğine yoksullaştırılmış Türkiye emekçilerinin köleleştirilmesi ve acımasızca yağmalanmış Cumhuriyet birikimlerinin son kırıntılarının da haraç mezat Körfez sermayesine teslim edilmesini öngörmektedir. Türkiye’nin salt savunma sanayii değil teknoloji üretimi bakımından da stratejik önem taşıyan ve geleceğin Emekçi Cumhuriyeti’nde yapacağı sıçramanın dayanak noktalarından birini oluşturacak olan kurumların hiçbir gerekçe ile elden çıkarılması kabul edilemez.

Böyle bir satış ve kiralama, al içini boşalt, hibe gibi yöntemlerle peşkeşe imza atacaklar sadece tarih karşısında değil Türkiye emekçi halkına ve o halk adına hareket edecek bağımsız yargıya da hesap vereceklerini bilmelidirler.

Dayanışma Meclisi Uluslararası İlişkiler Komisyonu